Siz Hepiniz Ben Tek.
80 li yılların
Yalova’sı, büyük ağabeylerin çayır denen mahallesinin aşağısında mahalle maçları yaptığı zamanlar. Byülü bir ortam bir Alisamiyen bir Saraçoğlu
adete bizim için. Hele birde kavga çıkarsa of mis. Hiç biri zarar görsün istediğiniz ilk zamanı
anımsarmısınız ben anımsıyorum biri sakatlansada adam olmasa zaruriyetten bizi
oynatsalar diye heyecanla kenardan izlediğimiz o maçlar.
Maç sonu dağılan
kalabalığın sonrasında topla biz daha ufakların mahallesi maçı kapışması.
Adammı eksik sorun değil “ Siz Hepiniz Ben Tek”.
Ne zaman kaybetmeye başladık bu özgüveni ne
ara büyüdük ve korkaklaştık. Sadece altıüstü bir mahalle maçı için Dünya’ya
kafa tutan okyanusları aşabilecekken ufacık su birikintilerinde tökezlemeye başladı.
Gördüğümüz her köpekle kediyle insanla arkadaşken ne ara hoşt demeye başladık.
Saçma bir mahalle
arasında yürürken tamda “ Ne işim var buralarda” diye düşünürken duydum o sözü
seneler sonra “ Siz Hepiniz ben tek “
sadece kalakaldım çocukları izlerken neredeyse 40 dk maclarını izledim
içimden eksik olan takıma gidip - benide
alsanıza olum. Demek geçti içimden ama yapamadım onu bile yapamayacak kadar
büyümüşüm. Zaten almazlardı olum diye avuttum kendimi.
Adım atma zamanını
sorgular ya insan acaba miladım bumuydu
diye sorguluyorum günlerdir kendimi Hayata karşı siz hepiniz ben tek diyecek cesareti. Öğretim örgenim iş ev
döngüsünde kaybolmadan önce ne mutluymuşum meğer hayır işin saçma yanı bu döngüye
giriş amacımda mutluluk değil miydi ?
zaten bende olan bir şey için
uğraşmak. Aslında öğretilen bu olduğundan bu hayatta , mutlu olmak tek başına mümkün
değildir seni mutlu edecek birini yetiştir ve onun uğraşları ile mutlu ol ama
bu süreç içinde de onunda mutlu olması seni mutlu etsin. Karmaşık bi cümle oldu
değil mi?
Bu kısır döngüdeki sonuç mu?
Siz hepiniz ben…. Ben..
ee.. benn hey durun bende sizdenim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder