20 Mayıs 2020 Çarşamba


BUGUN BİR SÖZ VERDİM KENDIME -2

        Bugün kendime yine bir söz verdim. Daha önce verdiklerimden farklı gelmişti oysaki.Bu sefer tamam dedim  yapacağım. Olmadı , diğer verdiğim sözlerin arasında kayboldu. Kalabalığa karıştı  o ses
karmaşasının arasında , tutunmaya  tutmaya çalıştım ama olmadı işte.Şimdi durdum düşündüm çoktan beynimin dehlizlerinde kaybolmuş bile  anımsamıyorum. Bir iki neydi acabadan sonrasındada çok düşünmedim. Yıl geçti anımsattı kendini , hani hiç beklemediğiniz bir anda  saçma bir sokak köşesinde  karşılaştığınız adını anımsamadığınız eski bir tanıdık gibi – Merhaba dedi . Çok içilen bir gecenin sonuydu sanırım. Kendim kokumdan iğrendiğim leş gibi alkol kokusunun  sigara ve kusmus kokusuyla karıştığı boktan bir gecede.  

      Zamanında verdiğiniz bir söz şekil bulabilirmiydi ? evet bulabilirmiş bende   sonradan öğrendim.  Kendi kusmuğumda boğulmaya yakın olduğum  bir gecede dediğim gibi, yine bir alo ve vicdan  bir omuz zor taşınan bir beden ceset ağırlığında ve sabahına bir not başucumda “ Beni bir daha arama “  Bugün bir söz verdim kendime

 – ONU ASLA ARAMA …



BİR SÖZ VERDİM !!!

 

Bazı başlangıçlar zannettiğimiz gibi değildir herzaman. Bitişlere doğan güneşlerin sonunda geceler olur. Tik taklar  en nihayetini bulur. Anlamlı olan başlangıçlar değildir bitişlerdir, anlamdıransa senin baktığın yer.

 Zaman akıcımıdır kalıcımıdır ?  Kalıcı değilse nedir bıraktığı derin hüzün, hüzün izlerimi ? Kumdaki ayak izleri gibi rüzgara yakalanabilirler mi?  Yoksa  betondaki iz gibi üzerine yeni çimento dökülmesini mi beklemek gerekir. Yüzündeki yara izimi acıtır daha çok ruhundaki bitişlerin sanrısımı? Şimdi burada ne bitişler ne başlangıçlar  önemlimi gerçekten?

 

Birilerinin gezegeni olup yıllar sonrasının  mı yıldızı olmalısın  yoksa birden kendin mi aydınlatmalı ?

Bunun sözünü verebildiğinde kendine ben ışıldayan bir gezegende olabilirim ne geçmişle , ne gelecekle , işte tam şu anda  bu zamanda.


15 Ağustos 2017 Salı

NEFES

NEFES
        Kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlar vardır , tanımlanamayan aslında kifayetsizden öte tanımlanacak bir  Kelimenin olmadığı anlar,belki minik bir dokunuş belki dedudaklarının üstünde hissettiğin bir nefes , öyle bir nefeski dokunmadan dudaklarında ve ruhunda fırtınalar koparan bir nefes.
             Öyle bir anki aklının sende olmadığı bir an , zamansız ve mekansız.

17 Şubat 2017 Cuma

NE OLABİLMEK ?



       Büyük adam olabilme hayalleriyle çıktık bu yola, sonra insan olabilme gayreti içinde kaybolduk, baktık, gördük, anladık ve korktuk. Zaman adam gibi görünenlerin devriymiş hayvan demeyeyim şimdi  güzel birşeydir hayvan, bir nevi iltifat hatta ve hatta insan olma yolunda ilk adım.
    Ye, iç , sıç  sevgi göster , uyu ilk adım bu olmalıydı evet ya biz hayvan olmalıydık. Hani en basidinden kaba bir  davranışta bulunanan hayvan deriz ya, anlamam işte onu ben neden diye. Benim kedim bayağı nazik çünkü minnetini bilen bi varlık.
    
    Hayvan olmayı becerebildiğinde insan ikinci adıma hazırdır insan olma yolunda. Yani " düşünmek " onunda çeşitleri var tabi; aklılla düşünmek ve çük ile düşünmek. Ooooo baksana adamlığa çokkk  yol var daha. İnsan şeyiyle düşündümü içgüdüleri çıkar ortaya sadece yani üre, üre, lannnn daha çok üre, hopp döndükmü başa şimdi yine uğraş dur hayvanlıkla. Hadi diyelim aklımızı kullanmaya karar verdik düşünme merci olarak, kalktık kanı yukarı pompaladık yani, işte şimdi yol yarılandı kan pompalanması derken " Kalpten pompalanan kan ilk beyine sonra kalbe  geri döner yani beyninle düşündüğünde hissedersin aslında kalbinle "
   
   
    

5 Kasım 2015 Perşembe

BEKLEMEK...

     Hangisi zor ?  Gitmekmi bile bile  yoksa kalmakmı özleyesiceye.
   
  Mecnun çölleri aşarken  , Leyla yı göz ardımı ettik, bekleyen değilmiydi o  aslında zor olan beklemek değilmiydi.  Mecnun öeydide çöllerde  takdir ederdik aşkı uğruna öldü diyesiyede, Leyla  hala bekleyecekti  Mecnunu sonsuz bir özlem duygusu,
    
   Hiç çok özledinizmi birini? Gerçekten özlemenin sınırını aştınızmı kendi içinizde, Önce hafifi tatlı gelir özlemek sonra  hırçınlaştırır insanı Karadeniz misali , ve zaman geçtikçe  uzadıkça  hafifleyecek sandıkça  ve gitgide şiddetini içinde artttırdıkça, sonsuz bir dönence merdiveninden yuvarlanıyormuş hissi bırakır insana. Sonsuz  bir döngü merdiveni  durmadan yuvarlanmak.
  
   İşte bundan geride kalan  ve önde bekleyen için hikayeler daha zordur. Tüm masalların bekleyeni  geri karakterken aslında  güçlü olan onlardır  kimse helal olsun demez onlara . Ha Türkün Leylasına ha Avrupa’nın  Sindrellasına. Hep ya Mecnundur helal olsunu alan yada yakışıklı prens.

     Masallar bile özlemle , bekleyenlerle doluyken böyle  vah bizim halimize. 
     Şerefe !!!

14 Ağustos 2015 Cuma

Bizler ( Bir Erkek Yazısı )

   "Masumiyetsiz" tanımı üzerimize yapışmış bir kere. Bak üzerimize diyorum özellikle çoğul yani 
çünkü sizler de öyle sevdiniz hep 'birimiz binimiz gibi'ydi sizler için.

    Kendi ruhumuz yoktu kendi sözlerimiz kendi gülüşlerimiz yoktu, kural basitti ya çükümüz vardı ya da yoktu. "Siz erkekler"di veya "siz kadınlar" aslında bazen de "ey romalılar"...

11 Ağustos 2015 Salı

Kısa sohbetler 1

    Günümüzün en çok kullanılan sözcüklerinden biri,geberiyoruz birilerini sevmek için. Hadi ya nolur sevelim sevilelim modunda milyonlarca insan, sevmeye alışma dönemi bu dönem  bir nevi fetret devri sonrası mı? Sonrası düşüş dönemi değil tam bir çakılma. Kronik olarak bir şeye  bağlanma sorunu olan bir neslin, en büyük bağımlılığının alışmak olması fazlasıyla ironik değilmi?
   Konu rutinlik değil sadece aidiyet hissi ama eskiden birine ait olma hissiyken bu, zamanla değişerek bana ait hissi, fütursuz bir aidiyet hissi hemde  nabarsam yapayım benim o hissi, ne olursa olsun benim , neden? Çünkü seviyorum? Sohbetin devamı?